Tarih/Saat
20/07/2013
09:00 - 18:00
Mekan
Anadolu Kavağı
Denizleri boş bırakmak istemeyen BODEKA’lıların isteğiyle sabahın erken saatlerinde başlanması hedeflenen Anadolu Kavağı turu her zaman olduğu gibi BODEKA’nın e-posta grubunda organize edildi ve web sitesinde duyuruldu.
Nedense grup içerisinde bu kadar sabahın köründe tura başlamak isteyen yalnızca Mehmet oluyor. Tahmin edilen geceleri uyku problemi var ve bu problemi tüm BODEKA’lılara yaşatmak istiyor. Neyse ki turun diğer katılımcısı Erol, sabah halletmesi gereken işi dolayısıyla ve biraz da kıdemini de konuşturarak, tur başlangıç saatini daha makul bir zamana çekiyor. Tabi bu ertelemenin oluşmasında ve Erol’un ikna edilmesinde diğer katılımcı Sedat’ın Mehmet’in arkasından iş çevirmiş olması da olasılıklar dâhilinde.
Boğaz’da gerçekleştirilecek her turda kıdemli ve iş bilir bir tur liderin olması BODEKA’nın kuralları arasındadır. Bu tur liderinin; turun rotası, güvenliği, yönetilmesi, yedek ve acil durum ekipmanların taşınması gibi önemli görevleri vardır. Turun başından sonuna kadar sorumluluğu üstlenir. Tur lideri olabilmek için de ileri düzey eğitimleri tamamlamış olunması gerekir. Aramızda bu turda Mehmet ve Erol bu vasıflara sahip, tur liderliğini bu turda Erol üstleniyor ve bu nedenle tur boyunca havasından geçilmiyor J
Sonuç olarak en geç saat 10:00’da suya inilmek üzere anlaşıldı. Sedat ve Mehmet biraz erken gelip kayakları hazırlayacaklardı ve tur liderimiz teşrif ettiklerinde hep beraber suya inilecekti. Mehmet, -belli ki gece yine uykusuz kalmış- gerek olmamasına rağmen erkenden damlamış Paşabahçe’ye. Bir de üzerine üstük tamirat işlerine girişmiş. Kilitleri tamirle uğraşırken WD40 denen pas sökücüyü ihtiyaç duyuyor ve alması için Sedat’tan rica ediyor. Sedat ise o anda kendisinden hayatında ilk defa duyduğu WD40 denen bir şeyi isteyen kişinin istemiyle uyanması bir yana sabahın köründe açık nalbur aramak zorunda kalmanın sıkıntısını yaşıyor. Neyse ki birkaç kapalı nalburu dolaştıktan sonra açık olan bir yerde bulmayı başarıyor…
Sedat Paşabahçe’ye vardığında çevrede o saatte tek açık yer olan Kıraathane’nin önünde at yarışı kuponlarını dolduran diğer insanlarla birlikte oturan Mehmet’i, kendisini ve WD40’ı beklerken buluyor. Hemen bir sıcak çay içmek ve belki yiyecek bir şeyler bulmak umuduyla yanına oturuyor. Yiyecek bir şeyler bulmak ne kelime, adamlar müthiş güzel menemen yapıyorlarmış meğer. Kıraathane’de Erol’u beklerken çok güzel kahvaltı yapma imkânı buluyorlar. Henüz İstanbullular tarafından yeterince keşfedilmemiş Paşabahçe’nin BODEKA’lılara sunduğu güzelliklerden biri olarak Kıraathane’yi de bu vesileyle eklemek gerek…
Erol’u beklerken çay ve kahvaltı süresince Mehmet’in ilgi çekici didaktik özelliği depreşiyor ve gün boyu sürüyor. Mehmet’te o kadar bilgi dağarcığı var ki, duyarsanız şaşarsınız. Bu turda gündemlerimiz; aşırı kullanımda eriyen kasların kendilerini nasıl tamir ettiği, midye dolmanın Rum ve Türk usulüne göre yapılış şekilleri, boğaz akıntılarının yönü ve akışkanlar mekaniği oldu. Belli ki, eğer Mehmet İngiltere’ye yerleşmekten vaz geçerse, sağlam bir BODEKA eğitmeni olacak.
Hele şükür Erol geldi en sonunda…Hemencecik kayaklar hazırlandı, can yelekleri ve etekler giyildi, ilk yardım çantasını, su pompası ve yedek küreği Erol aldı ve kayaklar suya indirildi. Bu sefer Sedat, Başkan Senem’in şık kayağını kapmayı başardı. Sabahleyin hava çok durgun ve deniz çok sakindi. Ama maalesef geç kaldığımız için (yeme içme, kasların yenilenmesi vs derken) rüzgâra yakalanıldı. Keşke Mehmet dinlense idi. Bu pişmanlık tur boyunca dillendirilmese de düşünülecek maalesef. Mobil’e kadar sorunsuz kürekler çekildi. Mobil’de kısa bir mola verelim kararını verildi ama sabah hemen çıkma planında olduğu gibi yine başarıya ulaşılamadı. Nedeni ise Mehmet’in ileri seviye eğitimin bir parçası olan “Eskimo Roll” hareketini yapmak istemesiydi. Eskimo Roll hareketi kayağın devrilmesi halinde vücut ve küreği kullanarak kayaktan çıkmadan kayağın tekrar eski haline getiren bir teknik. BODEKA’da bunu yapabilen oldukça sınırlı sayıda kişi var. Mehmet’in denemelerinden sonra Sedat’ın da Eskimo Roll denemesini istiyor. Sedat ne kadar bu olaya bulaşmak istemese de Erol’un biraz iri cüssesinin ikna ediciliğinin etkisiyle bu hareketi denemek zorunda kalıyor. Erol bir defa uygulamalı olarak Sedat’a nasıl yapacağını kayağı Sedat ile birlikte ters çevirerek öğretiyor. Sedat, daha sonra ilk denemesini yapıyor ve tabi ki başarısız… Mehmet ise mutlu… İkinci denemeye yaptığında ise kayak bir şekilde dönüveriyor. Mehmet ve Erol şaşkın, Sedat ise olayın farkında değil. Ne oldu? Oldu mu? diye soruyor. Erol ise nasıl oldu ben de anlamadım ama kayak benim müdahalem olmadan döndü diye yanıt veriyor. Tekniğe uygun değil ama Sedat, Mehmet’in yapamadığı yapmış oluyor. Bunun da kayıtlara geçmesi gerekir…:)
Mobil’de bulunan güvenlik görevlilerin bizi kovması ile eğitim de sona ermiş oluyor ve tekrar Anadolu Kavağı’na doğru yola çıkılıyor. Sedat başta olmak üzere herkes acıkmış durumda ve Anadolu Kavağı’na tez elden varılmak isteniyor. Ama maalesef rüzgâr buna izin vermiyor. Beklenenden çok daha yavaş ilerleniyor. Özellikle Umuryeri Burnunu geçerken ve sonrasında normal zamanda da akıntılı sert olduğu yerde oldukça zorlanıyor ekip. Sedat ise Umuryeri’nden sonra ilerleyemiyor resmen. Hızlıca kürek çekmeyi devamlı yapamadığı için biraz yavaşladığında akıntı onu gerisin geriye sürüklüyor. Erol Sedat’ın hemen yanı başında yardım etmeye çalışıyor. Çok kısa olan bir mesafe rüzgar ve akıntı nedeniyle bir türlü aşılamıyor maalesef. En sonunda Erol, Sedat’a çekme ipini uzatıyor ve çekme ipini kullanarak, akıntılı kısa mesafeyi geçmeye çalışıyorlar ama nafile. Tur lideri olarak Erol; geri dönelim, olmayacak bu iş diyerek, Sedat’a sesleniyor. O anda Sedat’ın başına açlık vurduğu ve Anadolu Kavağı’nda yiyeceği kalamar ızgaranın hayalleri kurduğu için birden son bir gaza gelip, kıyıya oldukça yaklaşarak küreklere asılıyor ve kalan lanet akıntılı 50 metrelik yeri aşıyor. Gerisi artık kolay, çok kısa sürede Anadolu Kavağı’nda BODEKA’nın her zaman gittiği restorana ulaşıyorlar. O kadar yorgun, aç ve bitkinler ki, restorana vardıklarında diğer müşteriler ne der diye hiç düşünmeden deniz ayakkabılarını ve sırılsıklam t-shirtlerini çıkarıp siparişlerini veriyorlar. Biraz dinlendikten sonra ve bir şeyler atıştırdıktan sonra diğer müşterilerden utanıp kendilerine çeki düzen veriyorlar sonrasında…
Ekip, Anadolu Kavağı’nda da aynen Mobil’de olduğu gibi beklenenden çok daha uzun süren mola verdikten sonra oldukça isteksiz bir şekilde dönüş yoluna koyuluyor. Tabii, bu sefer akıntıya paralel ve rüzgar da arkaya alındığı için geliş ile hiç karşılaştırılmayacak ölçüde rahat ve hızlı şekilde Paşabahçe’ye geliniyor. Göreceli uygun ortam yol boyunca kürek çekme-itme stilleri gibi teknik tartışmalar yapılmasına olanak sağlıyor. Bunların en ilginci ise Erol’un açıkladığı “Dalgalara Oturmak” kavramı idi. Bu teknikte (literatürde var mı bilinmez) kayağın arkasına bir dalga vurduğunda dalga hızına paralele hızlıca kürek çekiyorsun ve dalga ile beraber dalganın gücünü kullanarak normalden çok daha hızlı seyir alıyorsun. Bunu Mehmet ile Erol oldukça başarılı bir şekilde uygulamaya başarırlarken Sedat ise “Eh işte” diyebileceğimiz idare eder bir performans sergiliyor.
Paşabahçe’ye varış eğitimler ve uzun molalar ile hava şartları yüzünden oldukça rötarlıydı. Saat 19.00 sularında Kayıkhaneye varıldı. Tur takriben saat sabah 10:00 da başlayıp, saat 19:00’a kadar sürmüş oldu. Kayıkhane de malum tipik sıkıcı yıkama ve yerleştirme faaliyetleri tamamlanarak -Mehmet’in deyimiyle kayıkhane neta edilerek- tur sonu geleneksel patates kızartması siparişleri verildi. Gün içerisinde yaşananların geyikleri yapılarak, bitkin ama çok neşeli bir biçimde ayrılındı. Daha güzelleri gelecek güzel turlara dileyelim…
Yazan Sedat Kurdoglu