Tarih/Saat
25/07/2015 - 26/07/2015
06:00 - 20:00
Mekan
Caddebostan - Adalar
Adalar turuna Jamshed, Senem, Nicole, Kim ve bendeniz Sedat olarak beş kişi katıldık. İlk defa Türkler olarak bir turda azınlıktaydık. Danimarkalı, Amerikalı, Pakistanlı ve Türk olmak üzere bayağı bir international bir tur oldu. Ben her zamanki gibi sabah Paşabahçe’de Tahir Usta’nın köhne yerinde kahvaltı ederek, tur hazırlıklarına başladım. Sonrasında, deniz kayaklarını seçme ve kamyona yükleme işlerini yapıldı. Herkes, kayaklarını seçerken, ben Alper’e kıllık olsun diye, daha çok kendi çapına uygun olan ve her zaman kullandığı sarı Prijon kayağı aldım. Böylelikle Alper boğaz geçişinde bu kayağı kullanamadı. Ben de sinsi bir şekilde intikamımı aldımJ
Kayaklar yüklendi ve kamyon Caddebostana doğru harekete geçti. Ben de, Kim, Jamshed, Nicki’yi alarak arabayla Caddebostana doğru yola koyuldum. Senem, bizle gelmek istemedi ve kamyona binerek kayaklar ile beraber gitti. Nedenini sonra anladım.
CADDEBOSTAN – BOSTANCI
Arabadakilere Caddebostana nasıl gideceğiz diye sordum. Jamshed 16 yıldır İstanbul’da yaşıyormuş -bu arada bayağı iyi Türkçe’de konuşuyor-. “Ben nasıl gidileceğini biliyorum” dedi. Nicki, “ben de biliyorum” dedi ama ben hiç kızı önemsemedim. Daha geleli birkaç ay olmuş, ondan adres öğrenecek değiliz sonuçta…Bu arada ben de 25 yıldır İstanbul’da yaşıyorum.
Biz kamyonu solladık ve yola devam ettik. Caddebostanda Migros’ta Senem ile buluşacaktık ve kamp alışverişlerini yapmayı planlıyorduk. Nicki, yol boyunca yanlış yöne gittiğimizi söyleyip duruyordu. Ben ise “he he” deyip kıza kulak asmamaya devam ettim. Senem, kamyonla Caddebostana varmıştı ve bizi arayıp nerde kaldığımızı sorup duruyordu. Sonuçta Caddebostan yerine, yanlışlıkla Bostancı’ya gittik çok geç anladım. Nicki ise “beni nereye götürüyorsun” diye bana arabada bağırıp duruyordu. Kim ise sessiz, suç ortağım Jamshed ise sanki kendisinin bu işte bir kusuru yokmuş gbi davranıyordu.
Neyse sonuçta, Nicki’nin bana yol tarif etmesiyle Caddebostana ulaşabildik. Senem ise yolda kayakları indirmiş bizi sinirli bir şekilde bekliyordu.
SONUNDA SUYA İNİŞ
Senem’e olanları anladıktan sonra Caddebostan sahile kayakları taşıdık ve tüm kamp malzemelerini kayaklara yerleştirdik. En sonunda kavga dövüş bitmiş ve neşemiz yerine gelmişti.
Senem hedefi ilk önce Burgazada olarak belirledi. Orada öğlen yemeği molası verecektik sonrasında biraz adalar etrafında dolaşarak, Sivriadaya doğru yola koyulacaktık. Plana uygun şekilde çekmeye başladık. Hava oldukça sıcaktı ve rüzgar hemen hemen hiç yoktu. Zaten etrafda yelken yapan bir tekne dahi göremedik. Ne kadar rüzgarsız gün olduğunu siz düşünün artık…
BURGAZADA
Yaklaşık bir buçuk – iki saat sonra Burgazadaya ulaştık. Hava cidden çok sıcak…. Acaip acıkmıştık. Hemen adada balıkçıların çekçek yerine kayakları çekip, kendimizi yiyecek bir mekan aramaya koyulduk. Arada oradaki balıkçılarla da sohbet imkanı yakaldık. Adamlara Sivriada planımızı açıklayınca, gözleri faltaşı gibi açıldı. Balıkçı motorlarının bile akıntıdan dolayı oraya kolay kolay gidemediğini, bizim ise oraya ulaşmamızın imkansız olduğunu söylediler. Balıkçılardan ayrılıp, yemek yiyeceğimiz yeri ararken, Kim bana balıkçılarla neler konuştuğumuzu sordu, ben de anlattım. Kim, hafif hafif Sivriadanın çok uzakta olduğu, akıntı da varsa oraya ulaşamayacağımızı söylemeye başladı. Oyunbozanlık da etmek istemiyordu ama biraz endişelenmişti. Senem’e konuyu açtığımızda ise ho hoooo, hiç takmadı bile bizi. Hallederizzz, giderizzz modunda bizim söylemlerimizi boş geçti. Açıkçası ben de içten içe tırsıyodum ama sanki yalnız Kim endişileniyor havası yaratıyordum. Nicki ve Jamshed ise başka alemdeydiler ve konu üzerinde düşünmüyorlardı bile….
Neyse yemeğimizi yedik ve tekrar Kayaklara doğru yöneldik.
SİVRİADAYA DOĞRU
Kürek çekerek, Burgaz Adanın arkasından Sivriada istikametine doğru yola koyulduk. Burgaz adanın arka tarafları cidden görülmeye değer yerlermiş. Bilmiyordum….Adanın arka tarafında kamp yapan gruplar gördük, oldukça eğleniyorlardı. Kıskandım açıkçası 🙂
Sivriadaya doğru baktığımızda, katettiğimiz yoldan daha uzun yol var gibi görünüyordu. Yapacak birşey yoktu maalesef, Senem gitmekte bayağı kararlı gözüküyordu. Ben ve Kim de paşa paşa Senem’in peşinden ilerledik. Bir süre sonra kürek çekmekten başka birşey yapmaz olduk. Sivriada’ya doğru bakınca, sanki hiç ilerlemiyor gibiydik, Burgazada’ya bakınca da, geri dönüşü olmayacak şekilde ilerlemiş görünüyorduk. Anlamadım… Sonuçta Senem’i takip etmeye devam ettik…
SİVRİADA – YÜZME ve KAMP YERİ ENTRİKALARI
Sivriada’ya yakınlaştıktan sonra nereden karaya çıkacağımızı saptamaya çalıştık. İlk önce varan Kim, direkt olarak belli bir yöne doğru yöneldi. Fakat, Senem acı acı düdük çalarak, Kim’e geri gelmesini işaret etti. Kim’de tekrar yanımıza döndü. Senem o istikametin yanlış olduğunu, liman benzeri olan ve teknelerin yanaştığı bir yer olması gerektiğini söyledi. Araştırmalarımız sonrasında, Kim’in ilk yöneldiği yerin doğru yer olduğunu anladık. Bu benim Caddebostan tarifini Nicki’den almama benzedi. Fakat, Senem başkan olduğu için kimse ona birşey diyemedi…Sonunda Sivriadaya çıktık..
Kayakları karaya çektikten sonra, adada kısa bir keşif turu yaptık. Liman gibi girintide, demirlemiş tekneler vardı. İnsanlar bize uzaylı gibi baktılar. Nasıl geldiler, ne işleri var adada bunların gibilerinden.. Bu arada Kim ortadan kaybolmuştu. Senem bizi bir yere doğru yönlendirdi. Ağaçların arasında kuytu bir yer vardı. Senem bize orayı gösteriyordu ve kamp yapmak için ağaçların arasında kaybolmuş, karanlık ve kuytu yerin çok ideal olduğunu söylüyordu. Bu arada Kim, pat diye o kuytu yerden çıktı ve bize katıldı. İlk önce birşey anlamadık. Sonradan Kim’in orada ihtiyaç giderdiği anlayınca ben , Nicki ve Jamshed acaip irite olduk. Fakat, Senem hala kamp yeri için orasının en uygun yer olduğu konusunda kararlı gözüküyordu. Birşey diyemedik tabi…Başkan sonuçta.. 🙂
Nicki, Kim ve ben adada biraz daha keşif yapmak için adanın arkalarına gitmeye karar verdik. Yürüyerek varabileceğimiz yerin sonuna doğru sahil kenarında, etrafın yeşil ve balıkçıl ve martıların olduğu harika manzaralı, kamp yerine oldukça uygun müthiş bir yer keşfettik. Kim ve Nicki burada kamp yapsak daha iyi olmaz mı diye bana sordular. Ben de çok beğenmiştim ama bazı endişelerim vardı. Senem bir defa kafayı o karanlık ve kuytu yere takmıştı. Nasıl ikna edecektik?
Sonunda abartılı ve heyecanlı bir şekilde bulduğumuz kamp yerini ballandıra ballandıra anlatmaya karar verdim. Bulduğumuz kamp yerini, kendisinin de çok seveceğini, bizle gurur duyacağını, onu sevindirmek için koşa koşa yanına geldiğimizi, hep beraber ve bir birimizi doğrulayacak şekilde anlattık. Senem biraz da şüpheyle “hadi bir bakalım” dedi.
Kamp yerine giderken, abartarak anlatmaya, görünce kendisinin de bayılacağını tekrar tekrar söyledik. Senem kamp yerine vardığında, biraz hayal kırıklığına uğradı ama o kadar heyecanlı istemlere de karşı koyamadı. Yarım ağızla; “peki, hadi burada kuralım” deyiverdi. Plan tutmuştu 🙂
Sonradan Senem karar değiştirmesin diye çadırlarımızı hızlıca kuruverdik.
Kamp yeri işini garantiye aldıktan sonra ödül olarak yüzmeye gitmeye karar verdik. Zaten acaip terlemiş ve çadırları kurarken toz ve toprak içinde kalmıştık. Attık kendimizi Sivriada’nın sularına… Buz gibiydi… Harika bir duygu…Vücut resmen cızzss!! diye ses çıkarıyordu… Ama maalesef hemen akabinde Nicki arıza çıkardı. Kıyılarda deniz anaları görmüştük ve meğerse hanımefendi deniz analarından çok korkuyormuş. O zaman niye girdin suya, girmeseydin dedik…Onu da yapmıyor..Eee çık o zaman denizden dedik, ona da yok diyor, deniz çok güzelmiş.. Anlamadım ben bu işi… Herhalde deniz analarını tek tek denizden toplamamızı beklemiyordu….:)
Denizde çok güzel bir muhabbet oldu ve sonrasında kamp yerine geri döndük…
AKŞAM YEMEĞİ VE BİRA HIRSIZLARI
Hava kararmaya başlıyordu ve karnımız bir hayli acıkmıştı. Yemek için getirdiğimiz sucukları pişirebilmek için acilen çalı, kurumuş dal vb şeyler toplamamız gerekiyordu. En çok acıkan ben olduğum için hızlıca toplama işine koyuldum. Ada ufak bir yer olduğu için pek fazla yakılabilecek birşey çıkmıyordu. Yine de birşeyler topladım. Sonra bir yerde çok güzel kurumuş bir odun parçası gördüm. Hemen çekip aldım yerinden ama meğerse karınca yuvasıymış. Her yerimi karınca sardı, hemen atıp kurtuldum odundan, kendimi karıncalardan zar zor temizledim, kabus gibiydi. Buna benzer bir film seyretmiştim, karıncalar adamı bir iki dakika içinde yiyip bitiriyorlardı.:(
Neyse sonuçta sucukları pişirecek kadar odun toplamayı başardım.
Yanımıza biraz bira da getirmiştik, fakat yol boyunca güneş altında kaynar bir hale gelmişlerdi. Kim, şayet kıyıda suyun içerisinde bir kaç saat bekletirsek, soğutabileceğimize dair dahiyane bir fikir attı. Adam Danimarka’dan yeni gelmişti ama kısa zamanda Türk kültürünü benimsemişti galiba… Bizim karpuzu su içerisinde soğuttuğumuzdan esinlenmiş olabilir mi acaba… neyse, ben hemen denemek için suya bir bira koydum. Dalgalar devamlı vurduğu için de, korumak için etrafını taşlarla çevirdim. On beş dakika sonra kontrol etmek için gittiğimde, biranın yerinde yeller esiyordu. Sinirlendim… Bu sefer dört bira koydum, etrafını daha büyük taşlarla çevirdim ve ayrıldım. Kim ise fikir babası olarak beni izliyordu. Sonra yaklaşık yarım saat sonra tekrar kontrol etmeye gittim. İnanımıyordum, bütün biralar yok olmuştu. Çıldırdım…. İmkansız birşeydi, yerlerini çok sağlamlaştırmıştım halbuki. Bu arada Kim yine bana bakıyor, elinde de bir bira tutuyor ve devamlı içiyordu. Tekrar sinir oldum
Bira soğutma işindeki başarısızlıklardan sonra ateş yakma işine soyundum. Allah’tan Adanalı olduğumdan dolayı ve bendeki mangal kültürü sayesinde ateşi kolaylıkla yakabildim. Jamshed, ben ve Kim sucukları pişirdik ve diğer yiyeceklerle beraber afiyetle yedik. Çok yorgun ve acıkmış olduğumuzdan dolayı mı bilinmez, sucuklar çook lezzetliydi.
BÖCEK İSTİLASI
Yemekler yendi, kimileri bira içti, kimileri ise kola…Allah’tan bizi seven tekne sahiplerinden biri bize şarap hediye etti de ben de kayda değer birşeyler içebildim. Hava iyice kararmıştı ve hepimizde kafa lambaları ve fenerler vardı. Yorgunluk git gide hepimizde kendini gösteriyordu. Sonrada ilk kim farketti bilmiyorum, birisi etraftaki daha önce hiç görmediğimiz böcekler olduğunu farketti. Işıkları yere doğru tuttuğumuzda; Aman Allahım..!!! her tarafta böcekler…. yüzlerce, binlerce belki… Kendimi bir an Indiana Jones’un bir bölümde oynar gibi hissettim. Hani hazinelerin dolu olduğu yeri böcekler basan bölüm…
Çadırların olduğu yerler, ateşin çevresi her yer böcek… kamp yerini biraz geçince ise böceklerden eser yok.. Kampı tam böceklerin oraya kurmuşuz meğer… Jamshed çadırının yerini değiştirdi. Kim ise oldukça soğukkanlı idi ve hiçbir şey yokmuşçasına birasını içmeye devam etti. Senem ise yine kendinden emin, hiç kafaya takmadı bile… Nicki ise biraz tedirgindi, ben de irite olmuştum ama açıkçası çadırın yerini değiştirmek bana daha zor geldi. Çadırı iyice kapadım ve uykum gelince de girdim içeri, iyice kontrol edince yattım.
Tam uyumuşken, Nicki’nin çığlık sesi ile aniden uyandım. Saate baktım gece ikiyi gösteriyordu. Nicki ile Senem birşeyler konuşuyorlardı. Sonra umursamadım ve tekrar uyudum. Sabah öğrendim ki, Nicki’nin çadırına bir böcek girmiş, o yüzden çığlık atmış. İyi ki kalkmamışım 🙂
TOPARLANMA VE SİVRİADAYI TERKEDİŞ
Sabah kalkınca, ilk hissettiğim şey, yine çok acıkmış olmamdı. Kalkar kalkmaz ilk önce etrafa baktım, böcekler hala kamp yerinde dolanıyor mu diye…Neyseki hepsi gitmişler.. Demek ki geceleri ortaya çıkan cinsten.. kahvaltı hazırlıklarına koyulduk, elimizde ne malzeme varsa çıkarttık, açık büfe bir yer masası kurduk, Kim’in Bodeka’ya hediye ettiği gazlı kamp ocağı ile çay/kahve hazırladık. Teşekkürler Kim 🙂
Resimde kallavi açık büfe kahvaltı masamızı görebilirsiniz 🙂
Kahvaltıdan sonra çadırları söküp, malzemeleri toplayarak kayaklara yerleştirdik. Böceklere rağmen kamp yerinden çok memnun kalmıştık. Manzara gerçekten muhteşemdi. Senem bile bunu kabul etmek zorunda kaldı. Ayrılmadan, son bir kez daha kıyıları kontrol ettim, belki biraları bulurum diye ama maalesef…:(
Kayaklara bindik ve teker teker suya indik. Bu sefer Başkan istikameti Kınalıada olarak belirledi. Yol uzundu ve hava ise dünden daha sıcaktı. Başladık kürek çekmeye…..
Havada resmen hiçbir esinti yoktu. İçecek sularını bazen serinlemek için başımda aşağıya dökmek için kullanıyordum. Yol cidden çok uzun gözüküyordu. Deniz, bize ne engel oluyor ne de daha hızlı hedefe ulaşmamız için yardım ediyordu. Oldukça durgundu. Kürek çekerek, Sivriada’dan uzaklaşıyor ve Kınalı’ya git gide yaklaşıyorduk.
KINALI ADA
Yaklaşık 1,5 saatlik kürek çekişten sonra Kınalıada’nın arkasına bir hayli yaklaştık. Yaklaştıkça iki tane sahil belirginleşmeye başladı. Birincisinin önünde tekneler ve sahide kalabalık göze çarpıyordu. Diğer taraf daha sakin ama sahil biraz taşlık gözüküyordu. Sakin taraf çok hoşuma gitti ve Senem’e oraya yanaşmayı önermek istedim. Ama birden Senem aynı kamp yerinde olduğu gibi ret etme tehlikesi olduğunu hissettim. Yine, bir oyun yaparak, hızlıca öne geçip, doğruca sakin ama taşlı sahile yöneldim. Orada hemen karaya çıktım. Sahilde bir baraka bir iki şezlong ve barakanın altında iki masa vardı. Barakayı işleten adamın hemen yanına giderek, “bira var mı” diye sordum. Var abi dedi ve bir tane bana uzattı.
Birayı açtım ve henüz yanaşan diğerlerine bir yudum alarak elimi kaldırıp gösterdim. Böylelikle emrivaki yaparak, itirazların olmasını engellemiş oldum. Diğerleri de sahile çıktı, barakanın altındaki masalara oturduk ve yalnızca masa ve sandalyenin varlığıyla bile medeniyetin varlığını hissettik.:)
Yalnızca Senem, şezlonglarda güneşlenmeyi seçti. Kim ise mola yerini oldukça sevdi ve keyfini çıkarmaya başladı. Nicki, Jamshed oldukça keyifli görünüyorlardı. Beklentimiz 15 – 20 dakikalık bir mola vermekti. Kim, Senem’e seslenerek burada ne kadar kalacağımızı sordu. Senem, şezlongta uzanırken, bize bile dönmeden bir buçuk saat diye yanıt verdi. Hepimiz güldük…. Belli ki bizim başkan da burayı oldukça sevmişti. Mekan cidden çok güzeldi. Kamptan kalan yiyeceklerimizle masayı donatarak, yarı kahvaltı, yarı öğlen yemeği modunda karnımızı doyurduk. Sahili oldukça temiz ve suyu çok güzeldi. Herkes bir güzel yüzdü ve serinleme imkanı buldu.
Senem dahil kimse ayrılmak istemiyordu ama toparlanıp tekrar kayakları suya indirdik. Gezinin böylelikle manzaralı kamp yerinden sonra en beğenilen ve popüler yeri Kınalı’nın bu sahili oldu. İstemeye istemeye ayrıldık ve tekrar kürek çekmeye başladık. Kınalı’yı arkamızda bırakmaya başladıktan sonra İstanbul sahilinin, çirkin yapıları ve beton yığınları görünmeye başladı. Bana göre gezinin en can sıkıcı kısmı İstanbul’a doğru giden son parkur idi. Yavaş yavaş keyifli moddan çıkmaya başladım.
Yine Caddebostan’ın nerede olduğunu, bu sefer denizden çözmeye çalışıyorduk. Allah’tan bu sefer Senem vardı da yine kendinden emin bizi direkt Caddebostan sahiline çıkardı. Caddebostan sahil bulanık, pis kokulu ve oldukça kalabalıktı. Hemen kayakları taşıyarak oradan uzaklaştık. Yol kenarında kamyonu beklemeye başladık. Sahil kalabalık, yollar kalabalık, her taraf araba ve insan…Bir de hava sıcak… Niye geldik dedirtti kendi kendimize… Tek memnuniyet, eve gidecek ve bir güzel banyo yapma ve temiz yatağımızda uyuma imkanımızın olması idi…
İşte bir BODEKA gezisi maalesef böylece bitmiş oldu…
Sevgiler…
PREPARATIONS
We have been planning Prince Islands tour for some time. Due to transportation problems and unfavorable weather conditions the tour had been postponed twice. At last when the tour date was decided, it coincided with the annual Bosphorus swimming race. Some of the members prefered to join daily tour organized by Alper to cross the Bosphorus Strait.
The Island tour team was Jamshed, Senem, Nicole, Kim and me Sedat. For the first time the Turkish members were in minority in a Bodeka tour. We proudly made an international tour consisted of Danish, American, Pakistani and Turkish members.
As usual I started tour preparations having a big breakfast in Tahir Usta’s place near boathouse Paşabahçe. As rest of the team arrived we loaded the kayaks and all the gear to the truck. We set off to Caddebostan where we decided to launch towards the Islands.
CADDEBOSTAN – BOSTANCI
As the truck left for Caddebostan.I asked fellow paddlers about the way there. Jamshed has been living in Istanbul for 16 years. He and Nicole said they know the way to Caddebostan. But I thought Nicole was new to Istanbul so I did not take her opinion into account for my dismay. It turned out that Nicole was right about the meeting point with the truck but we had to drive a long way. At last with directions given by Nicole we found the truck and launch point by Caddebostan beach.
ON WATER AT LAST
After unloading truck we carried kayaks and gear to the sandy beach and packed kayaks with camping gear, food and water.
The itinerary of the first day was Burgazada (lunch break) and Sivriada 15 km paddling. We started paddling from Caddebostan. Weather was calm but very hot, there was no yatchs due to lack of wind.
BURGAZADA
Approximately 1,5 hours later we reached Burgazada. It was really hot and we were getting hungry. We landed on a fisherman dock and had a conversation with the fishermen there. Hearing about our plans to paddle to Sivriada they were appalled and declared that it is impossible for us to paddle there because of the strong currents.
We left fishermen and while we were walking to the restaurants I told Kim about their comments. Kim was concerned and told that Sivriada was far and we might not reach there. Senem had paddled Sivriada last year in worse weather conditions so she did not take heed of fishermen’s comments. She was positive that we would reach Sivriada easily. Jamshed and Nicole did not seem to worry but I and Kim were a little bit concerned about Senem’s judgements.
We had a nice lunch and returned kayaks to set off to Sivriada.
PADDLE TOWARDS SİVRİADA
We started paddling to North east towards Sivriada rounding Burgazada at 1500 pm.The north of the Burgazada was unhabited and beautiful. There were groups of people swimming and having fun on the beaches.
When Sivriada appeared on our sight it looked very far. But Senem was positive in 1,5 hours of paddling we will land on the island so we followed her. The sea condition was good but we didn’t seem to approach Sivriada while the island we left seemed to fade out of sight on the contrary
SİVRİADA – SWIMMING AND CAMP SITE SEARCH
As Senem said we reached Sivriada in estimated time with no difficulty and tried to decide where to land. We entered the little harbour where a dozen of sail and motor yachts were anchored.
We pulled the kayaks shore from the low dock and walked around to discover the little island. People from the yachts seemed to be amazed by us coming all the way with kayaks. Senem showed us a wooded quiet place for camp they used last year but Kim strongly disagreed declaring that place is “pee place” and not good to be a camp site All of us were irritated but we had to persuade Senem and find an alternate better camp site. We started to discover east side of the island away from the crowded harbour area and found a fantastic camp site by the shore. We managed to persuade Senem, put kayaks in a safe place and started to unload kayaks to set up camp.
After we set up tents we decided to swim with the last day lights in the harbour where people from the boats were already enjoying the sea. The sea was good and refreshing after the hot day. It turned out that Nicky was afraid of jellyfish and she was screaming when one got close or touched her. We tried to convince her that these were very stupid jellyfish with absolutely no harm but she was obviosly traumatized by a film scene with a box jellyfish After swimming a good half an hour we returned campsite to prepare dinner.
DINNER AND BEER THIEVES
The sky was getting dark and we were hungry.To cook the sausage we needed fire so we collected some dry branches and started a little fire. We had brought some beer along and Kim suggested that we put them in the sea to cool them. I put them on the shallow water but later when I looked they were gone. I was mad and Kim was sipping his beer with a cunning smile on his face. Anyways failing beer cooling business I looked other ways and tasted some good wine offered by a friendly yacht owner who came to visit our camp site from the harbour.
Since I am from Adana I had no difficulty to set up barbeque fire. We cooked the sausage and made some salad. As the day turned into night the city lights of Istanbul in the distance apperead. 15 miilion people seemed so far away from our peaceful spot.
BUG INVASION
We had our dinner, wine and talked happily around the camp fire. Someone discovered the place was invaded by some slow moving sunflower seed size bugs. They were not climbing on us or anything just walking around the place in great numbers. We decided to carry the food to the kayak hatches. After returning camp site from harbour we retired to our bugfree tents for some sleep.
PACKING UP AND LEAVING SIVRIADA
In the morning we found out all the bugs seemed to had left the place. We started breakfast preparations. Everybody took out what she brought and we made a very nice breakfast table as you can see below We made tea and coffee quickly with the gas stove that Kim donated to the club. Thank you Kim 🙂
After breakfast we packed tents and loaded kayaks. In spite of the bugs the camp site was comfortable and had great views.
The second day itinerary was Sivriada – Kınaliada (lunch break) and Caddebostan. We started to paddle towards Kınalıada the island in the middle of the route.
The weather was hot and there was no breeze to cool us a little bit. The distance seemed a lot again but we kept on paddling.
KINALIADA
After 1,5 hours of paddling to approached to the North shores of the Kınalıada. I spotted a nice quiet beach spot and paddled towards and others followed me too. We had much needed cool drinks and lunch. We liked the beach a lot and prolonged our stay to 1,5 hours getting ready for the last 2 hours of paddling back where we started.
After the pleasant lunch break in Kınalıada we started again. The city appeared in front of us with all the buildings and stressing crowds.
As we got closer to the shore we tried to figure out the exact spot we set off to meet the truck. Nicky spotted the beach and we paddled towards now crowded landing spot. We paddled fast and were earlier than our estimated time so we celebrated ourselves with big icecreams. We loaded kayaks back on truck and happily left this over-crowded place.
Overall it was a great tour and we promised to come back to islands before cold season…